18 Eylül 2011 Pazar

YOL ÜSTÜNDE BEŞ ŞEHİR...

Bir yakınımın cenaze törenine katılmak üzere kara yoluyla Erzurum’a gittim. Uçaklar “leb-a leb” doluydu. Uzun zamandır memlekete karayolu ile gitmediğimden, biraz da merak saikiyle yola koyulup Erzurum’a uzandım.
Önce, İbrahim Ethem Uzunoğlu’ndan söz edeyim. O benim yakın akrabamdı. Değerli bir insandı. Uzun yıllar Erzurum PTT Müdürlüğü ve PTT Başmüdürlüğü görevlerinde bulundu. AKP döneminde iki sürgün yedi, mahkeme ile geri dönüp görevine devam etti. Geçen Kurban bayramında 22 yaşındaki kızını elim bir kazada kaybetmişti. Acısına fazla dayanamadı; geçtiğimiz Ramazan bayramında da kendisi Hakka yürüdü.
Dürüst ve yardımsever bir bürokrattı. Maaşını ve sofrasındaki aşı paylaştı. Pek çok ihaleye imza attı ama hakkında tek kuruşluk bir şaibe olmadı. Bu olmadı da, emeği ile cennete çevirdiği PTT İşletme Müdürlüğü’nün bahçesini devlet parasıyla sulamanın hesabını sordular, bedelini ödetmek istediler kendisine. Dürüstlük içinde hizmet üretmenin ironik sorgulamasıydı bu! Cebinden mi ödeyecekti? Herkes gibi kendisi de gülüp geçti bu sorgulamaya. Emekli ikramiyesi başını sokabileceği bir konut almaya bile yetmemiş. O bahçede dikili pek çok ağaç bırakarak, ama kendine ait tek bir ağacı bile olmadan veda etti ailesine ve çocuklarına.
Çok seveni vardı. Cenazesine binlerce Erzurum’lu aktı. Evi günlerce taziyeye gelenlerle dolup taştı. Herkes onu “fukara babası” olarak tanımladı. Bu kubbede hoş bir sada bırakarak ayrıldı Uzunoğlu. Allah’ın engin rahmetinin üzerinde olmasını diliyorum.
Yol boyunce beş şehirden geçtim. Erzurum, Erzincan, Sivas, Yozgat, Kırıkkale. Şehirleri birbirleriyle mukayese etme imkânını buldum. Burada AKP iktidarının bölünmüş yollarla ilgili başarılı hizmetini yadetmeden geçemiyeceğim. Yolların büyük bir kısmı tamamlanmış, çok az bir kısmında bakım ve yapım çalışmaları sürüyor. Hepsi kâğıt gibi. Geniş ve az virajlı asfalt yollardan gidiyorsunuz. Böylece hem mesafeniz bir miktar azalıyor, hem zamandan ve hızdan kazanarak gideceğiniz yere daha kısa bir zamanda varıyorsunuz. AKP iktidarını hep eleştiriyoruz ama, burada haklarını teslim etmemiz gerekiyor. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı her bakımdan başarılı buluyorum. Kabinenin yıldızı Binali bey. Kendisini ve ekibini kutluyorum.
Şehirleri mukayese ettiğimde gördüğüm manzara şu: Memleketim Erzurum ne yazık ki belediye hizmetleri açısından göz kamaştıracak bir başarı göstermiyor. Taşmağazalar ve Yakutiye düzenlemeleri dışında göze çarpar bir şey yok! Yine bildik manzaralar. Bulvarı olmayan tek şehir ünvanını sürdürüyor. Büyükşehir Belediye başkanı, yaptığı her şeyi yüzüne gözüne bulaştırmış. Trilyonca lira harcayarak yaptırdığı yer altı otoparkına kimse aracını parketmiyor. Boş ve atıl vaziyette. Otopark inşaatı sırasında su kaynakları kaybolmuş, ya da birbirine karışmış. Erzurum’un tarihi çeşmeleri elden çıkmış vaziyette. Erzurum halkı damacana suyu içiyir!
Başkanın son icraatı ise evlere şenlik! Kayak yolu üzerindeki fidanlıktaki ağaçları kestirip kısırlaştırdığı alana benzin istasyonu kurduruyor! Erzurumlular bu istasyona ve dolayısiyle Başkana ateş püskürüyorlar. Konu mahkemeye de intikal etmiş ama, inşaat tam gaz devam ediyor.
Erzurum, Cumhuriyetin temellerinin atıldığı bir şehir. MUSTAFA Kemal’in başkanlığında 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında toplanan kongrede alınan kararlarla Kurtuluş Şavaşı meşalesi bu şehirde yakıldı. “Milli sınırlar içinde vatan, bölünmez bir bütündür, parçalanamaz” ilkesi bu gün de önemini koruyor. Erzurum, kongre toplanmadan bir yıl önce kendini kurtaran bir şehirdi. Bu kongre ile ülkenin kurtuluşuna giden yollar döşendi. Ardından Sivas, ardından Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet!
Müze yapılması için TBMM’ye devredilen tarihi Kongre Binası şu an acınacak halde. Tarihi binanın bakımsızlıktan iç ve dış sıvaları dökülmüş, camları kırılmış, delegelerin oturduğu salonun dışında kalan bölmeler örümcek ağları ile sarılı. Bu manzara, milli hassasiyetleri ile öne çıkan Erzurum’a hiç yakışmamış! TBMM Başkanı Çiçek’i acilen, bu tarihi mirasımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz!
Erzincan, depremden sonra yeniden inşa edilmiş. Güzel ve temiz bir şehir. Düzenli bir büyüme içinde. Geçmişte Akbulut, şimdi ise Binali Yıldırım şehrin geleceği adına umut veren isimler olarak öne çıkıyorlar.
Sivas da bir kongre şehri. Sivas’taki gelişme beni şaşırttı diyebilirim. Çok güzel bir şehir haline gelmiş, Kongre meydanı açılmış, ışıklandırılmış. Tarihi eserler bütün güzellikleriyle ortaya çıkarılmış. Caddeler düzgün, binalar ip gibi sıralanmış. Erzincan ve Sivas’ı gördükten sonra, Erzurum Belediye başkanlarına olan kızgınlığım bir kat daha arttı diyebilirim.
Yozgat, bildiğiniz gibi. Şehirde göze çarpar bir gelişme yok. Kırıkkale de aynı. Buraya, Kırıkkale Üniversitesinin gelişmesi damga vuruyor. Üniversiteye ayrılan geniş alanda modern binalar yükseliyor. Kırıkkale Üniversitesi büyümeye devam ediyor.
Yol üstündeki beş şehirle ilgili izlenimlerimi, şehircilik açısından bu kadar özetleyebildim. Bu şehirlerin sosyal açıdan geçirdikleri evrim ayrı bir yazı konusu ama, bunu sosyal bilimcilere bırakmak en iyisi.

Hiç yorum yok: