20 Eylül 2011 Salı

DEĞMEYİN FİDANIMA!

Majesteleri Almanya’da buyurmuşlar ki:
“Teröre kim taviz verirse, onun arkası gelir. Kim terörün şantajına, tehdidine boyun eğerse, onun faturasını o öder.”
İnsanın sorası geliyor:
“İyi şeyler olacak” diyerek teröre ilk tavizi veren devlet büyüğümüz kimdi?
“Ya Habur rezaleti?”
Yurttışından bakınca her şey başkalaşıyor galiba.
“Almanya’daki terör de, Türkiye’deki merör!”
PKK-MİT görüşmesine ne buyurulur?
Devletimizin büyükleri  “Fidan’ıma dokunma!” pozisyonunda.
Fidan ise gitmiş Oslo’da PKK liderleriyle 5 defa gizli görüşme yapmış, olay deşifre olunca 6’ıncısına gidememiş.
Fidan dediğiniz MİT Başkanı. Devletin istihbarat biriminin üst düzey görevlisi.
Peki, Fidan bu görüşmeyi kendi adına mı yapmış?
Elbette devlet adına ve elbette hükümetin bilgisi dahilinde!
Başbakan “Bu görüşmeyi hükümet değil, devlet yaptı” dese de bu böyle.
O zaman Başbakana şu soruyu sormak gerekmez mi:
Hükümet değil de devlet yaptıysa bu devleti hangi hükümet yönetiyor?
....
Görüşmelerin içeriği ayrı bir rezalet.
Devletin istihbarat örgütünün başındaki adamlar kalkmışlar onbinlerce şehidimizin kanına giren katile “sayın” diyorlar, terör örgütüne devlet adına barış eli uzatıyorlar.
Kim kiminle barışıyor?
Şehit annelerine sordunuz mu?
Millete sordunuz mu?
“Milli iradenin Kâbesi dediğiniz Meclis’e sordunuz mu?”
Bakanların haberi yok, muhalefet partilerinin haberi yok, milletin haberi yok ama Fidan’ım teröristlerle pazarlık halinde!
Fidan’ın yaptıklarından sadece Başbakanımızın haberi var, o da sıkışınca inkâra kalkışıyor.
Ordada bir fidandır, dönüyor.
O da kalkmış “Fidan’ımı harcamam, ben kolay kolay adam yemem!” diyor.
Devlet büyüklerimizin söylediklerine bakarsak; Fidan masum, devlet suçlu!
Böyle bir mantık da, ancak Türkiye’mizde yürütülür. Çünkü Türkiye’miz normal bir şekilde yönetilmiyor. Üstüne bir iktidar çöreklenmiş, “astığı astık, kestiği kestik!” Kimseye hesap vermiyor.
Başında “yeni osmanlıcılık” akımının sultanı.
O ne derse o!
Bu tariften “ileri demokrasi” çıkmaz da... necip milletimiz buna inandırıldığına göre, gerisi boş kuruntu.
Bütün bu olup bitenlerden, terörün şımarık sesinden ve onun temsilcilerinin ültimatomlarından çıkacak sonucu tahmin edelim:
Katili önce ev hapsine çıkarmak, sonra salıvermek!
Görürsünüz, o da olacak! Onun zeminini hazırlıyorlar.
.....
Muhalefet liderleri başka bir alem.
Ana muhalefet lideri görüşmeye kızmıyor da, görüşmenin kendilerinden ve halktan saklanmasına kızıyor. “Görüşmenizde bir sakınca yok!” anlamına gelecek sözler ediyor.
Öteki, on gün sonra gürlüyor:
“Bunları söylediğimde bana şerefsiz demiştin, şimdi şerefsiz kim?”
“Fidan” iktidarın, “şeref” muhalefetin jokeri.
Kullananan kullanana...
....
Bu olay başka bir ülkede olsa yer yerinden oynar.
Üniversiteler, basın, sivil kitle örgütleri, vatandaş, şehit anaları... herkes ayağa kalkar, “Benim adıma bu katillerle görüşme yetkisini sana kim verdi?” haykırışıyla meydanlar inletilir.
Hükümetler düşer, sorumluları yüksek mahkemelerde hesap verir!
Bakın, bunların hiçbirisi olmuyor benim ülkemde!
Ortada bir Fidan...
Ve...
“Değmeğin fidanıma..” tekerlemesi.
Hükümete kızmayalım, başbakana kızmayalım da Fidan bu işi niye yaptı?
“Fidan’ımın suçu ne?”
Ona bu emri kim verdi?
O niçin susuyor?
Bu bilgileri kim sızdırdı?
MOSSAD mı, PKK mı, yoksa MİT içinde Fidan’ı çekemeyen bir gurubun işi mi?
Ya da Hükümet, her kurumu olduğu gibi, MİT’i de kendine göre dizayn etmek için bilerek mi sızdırdı bu bilgileri?
Herkes bir sorunun peşine takılmış gidiyor.
Fidan masum,
Hükümet masum,
Devlet suçlu!
Çünkü Başbakan, “devlet görüşmüş” diyerek suçu onun üstüne atıyor.
Devletin başı ise;
Almanya’da konuşma yapacağı salona bomba ihbarı olunca, nasırına basılmışcasına inliyor:
“Kim terörün tehdidine, şantajına boyun eğerse onun bedelini öder!”
Aklınla bin yaşa majeste!
Türkiye’de “iyi şeyler” olurken, bakın, Almanya’da başınıza neler geliyor!
Ve siz bedelden bahsediyorsunuz!
Bedeli bu halkın çocukları ödüyor majeste.
Nasılsa sizin çocuklarınız korumalarınızın korumasında!

Hiç yorum yok: