15 Temmuz 2011 Cuma

OLMUYOR USTA, OLMUYOR!



Yürekler yine dağlandı.
On beşi Diyarbakır’da, ikisi İzmir’de 17 şehit!
Genelkurmayın açıklamasına göre 15 fidanımızı orman yangınında kaybetmişiz!
Nasıl?!?!?!
Diye birkaç kez sordum kendi kendime.
Teröristin attığı el bombasıyla bir orman yangını başlıyor, yangının içinde kalan erlerimiz yanıyor  öyle mi?
Peki, o nasıl yangın ki bombayı atan eli yakmamış? Onlar nasıl kurtulmuşlar bu yangından?
Nihayet, bir el bombasının atış menzili hadi diyelim 50-60 metre.
60 metrenin ötesi yanıyor, yakılıyor da berisi mi sağlam kalıyor? Bu nasıl iş?
Yandaş programcı soruyor muhabire: “Askerlerimiz, atılan el bombasının ormanı yakması sonucu şehit oldular değil mi?”
O da tereddütlü. “Evet” derken “havet” gibi bir şey çıkıyor ağzından.
Genelkurmayımız herhalde daha vazıh bir açıklama yapacaktır.
Olan olmuştur artık.
Sözün kâr etmeyeceği bir dönemdeyiz. Bunun emareleri çoktan belliydi de, bunu iktidarın gözüne sokabilmek için 15 fidanın daha toprağa düşmesi ve Diyarbakır’da özerklik ilan edilmesi gerekiyormuş!
Gül gibi Cumhurbaşkanımızın “iyi şeyler olacak” müjdesi tersinden gerçekleşmiş oldu.
Çiçek gibi Meclis Başkanımızın davetini reddedenler de Diyarbakır’ı mesken tutup özerkliklerini ilan ettiler.
İki başkentli bir ülkeden mi söz edeceğiz?
Bu hevesi kursaklarında bırakacak gerçek irade henüz son sözünü söylemedi. Bekleyip, görsünler!
ABD’nin kucağında oturup, onun direktifi ve projeleriyle önce kendi ordusunu tasfiyeye soyunup, sonra bölücülere kucak açanlara; onlarla diyaloga girip protokol  imzalayanlara yazıklar olsun!
“Yazıklar olsun” sözcüğü çok hafif durdu ama daha ötesini söylemeye dilim izin vermiyor.
Peki, şimdi ne olacak?
Aysel Tuğluk’un açıkladığı Demokratik Toplum Kongresi bildirisinden okuyalım:
 “Uluslararası insan hakları belgelerinin tanımladığı haklar ışığında ortak vatan anlayışı temelinde toprak bütünlüğüne ve demokratik ulus perspektifi temelinde Türkiye halklarının ulusal bütünlüğüne bağlı kalarak, Kürt halkı olarak Demokratik Özerkliğimizi ilan ediyoruz”

Neymiş?

Uluslar arası belgelerin tanımladığı haklar. Yani, BM’nin ikiz antlaşmaları v.s. Bu anlaşmaları 49 yıl hiçbir hükümet imzalamadı ama, Gül’ün başkanlığındaki AKP hükümeti imzaladı, devamındakiler de açılım politikalarıyla buna çanak tuttular.

Hem özerklik ilan ediyor, hem de Türkiye halklarının ulusal bütünlüğünden den vuruyor. 

Ulusal bütünlüğe bağlı kalarak özerklik ilanı… Gelin de bu densizliği anlamaya çalışın!

Bildirinin altında bir de nasıl bir Anayasa hazırlanmasını istediklerine dair direktif var. Kime? Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki T.C. Hükümetine. Diyorlar ki:

“1921 Meclis ruhuyla hazırlanacak ve yapılacak tartışmalarla sonuca bağlanacak Demokratik Anayasa metninde Demokratik Özerkliğin Kürt halkının statüsü olarak tanınması için çağrı yapıyoruz.”

Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’yla kapattığı kilidi şimdi bunlara açtırmaya çalışıyorlar.

Gül gibi Cumhurbaşkanımız, çiçek gibi meclis başkanımız, doğuştan “er” olan başbakanımız varken o da olur… diyeceğim ama;

Olmayacak!

 Yüzde elliye güvenmesinler. Ne iktidarlar gördük ki, bir anda yer ile yeksan oldular. Hele İmralı’dakini serbest bıraksınlar, hele şu Anayasa için kalem oynatsınlar; göreceğiz nasıl dibe vurduklarını.

Aynı günde on beş şehit ve özerklik ilanı!

Olmuyor usta, olmuyor!

Halkın nasıl bir galeyan içinde olduğunu e-postama düşen mesajlardan anlıyorum. Pazar günü ülkenin birçok yerinde miting var! Ben de İzmir’dekine katılacağım.

Halkın galeyanı karşısında dizlerinin titrediğini görüyorum.

Kaçarı yok; gidecekler!

Berat kandilinizi kutluyor; bu rahmet gününde Diyarbakır’da şehit düşen 15 fidanımıza ve İzmir’de şehit olan iki pilotumuza Cenab-ı Hak’tan engin rahmet diliyorum.

Ayet hükmünce mekânlarının cennet olduğuna inanıyor ve ancak bundan ferahlık duyabiliyoruz.
                                                                                                                                                                         
http://ciglikgazetesi.blogspot.com/

Hiç yorum yok: