17 Temmuz 2011 Pazar

TOP, DİBE VURMADAN HAVALANMAZ!


Fizik kuralıdır. Top, dibe vurmadan havalanmaz.
Vurdu.
13 şehit ve aynı günde özerklik ilanı ilk dip dalgasıdır. Bu olaya gösterilen tepkiler de…
Milletin yeniden dirilişe geçtiğinin işaretlerini alıyoruz.
Adana’da topluluk AKP milletvekilinin üzerine yürümüş, “Şehidime kelle demeye mi geldin!” diyerek kovmaktan beter etmiş.
Başka bir yerde şehit babası, eş başkanın gönderdiği çelenkten isminin kaldırılmasını istemiş. “Yırtın şunu!” diyerek.
Bir şehit anası “üç kızım kaldı, şimdi onlar benim askerim. Vatana feda olsun” demiş!
Bir başka şehit anası “ağlayıp onları sevindirmeyeceğim. Ben bir şehit anasıyım, gurur duyuyorum” diyerek bir metanet anıtı dikmiş bulunduğu meydana.
Evlatlarını bu vatanın birliği-dirliği için feda eden analar, babalar, eşler, yavuklular… Hepsi, ama hepsi istisnasız şu cümleyi kurdular: “Vatan sağ olsun!”
Üniforma giyerek cenaze törenine katılan bir genç kız, gözyaşları içinde hiç tanımadığı şehidini asker selamıyla uğurladı.
Spiker şehit haberlerini okurken gözyaşlarına hakim olamayıp reklam arası verdi.
Yedisinden yetmişine bir millet (birkaç yüz ya da bin hain müstesna) şehitlerine ağlıyor!
Bu ortak tepki milleti yeniden toparlıyor, bir ortak paydada buluşturuyor: “Bu vatanı böldürmeyeceğiz!”
Dip dalgası topu yeniden havaya dikiyor. Bu millet yeniden uyanıyor.
“Verdiğin makarnaya da kömüre de lanet olsun! Vatanımda birlik ve dirlik istiyorum!” diyerek.
Makarnacılar bulundukları yerlerden, dizleri titreyerek seyrediyor bu ortak tepkiyi. Ürküyorlar, korkuyorlar.  “Ne yaptık biz!” diyerek belki de vicdan muhasebesi yapıyorlar.
Artık büyüklerin sözlerini takan yok. Her zamanki nakaratlarını tekrarlayıp dursunlar.
Başbakan “bundan sonrası farklı olacak” dese de…
Kim ne derse desin, İmralı ile aktedilen protokol yürüyor. Hem de yeni bir kurnazlıkla.
Bakın, kamuoyunu şimdi nasıl hazırlıyorlar:
Efendim, Kandil’de bir Ankaralılar grubu varmış, bunlar derin PKK’yı temsil eden şahinler gurubuymuş, başına buyruk hareket ediyorlarmış…. Vesaire vesaire.
Demek istiyorlar ki; Öcalan’ı salmadan bu kanı durdurmak mümkün değil. PKK’nın şahinlerini ancak o dize getirebilir. PKK’yı  ancak o durdurabilir.
Sahnelenmek istenen oyun işte böyle kurgulanıyor.
Söz verdikleri üzere Öcalan’ı önce ev hapsine alıp, sonra salıverecekler!
BDDP-PKK ikilisinin elde etmek istedikleri sonuç başından beri bu. Öcalan’la bu düzlemde görüşülüyor.
Artık top dibe vurmuştur. Öyle bir havalandı ki, kendi boyunu bile aştı.
Bundan sonrası ne hükümet için, ne BDP için, ne PKK için, ne Öcalan için kolay!
Millet şahlanmıştır bir kere. Bakın, bayrağını alan sokaklara koşmuş, hemen her ilde terörü lanetliyor, açılımcıları suçluyor, bu ülkenin kahramanlarının neden içeride tutulduğunu sorguluyor.
Fizik kuralıdır; yere vuruşun şiddeti, havalanmanın şiddetini de arttırır.
13 fidanımızın kahpece katledişine karşı gelişen milli tepki böyle bir vuruş şiddeti oluşturmuştur. Arkası gelecektir. Bu milleti artık kimse tutamaz!
Çiçeği burnunda içişleri bakanının döktürdüğü inci(!)ye bakın; anlayan beri gelsin!
“Yangın çıkmıştır. Yangının sebepleri şu anda çıkmış olan yangını geri getirecek değildir. Yanan ağaçlar orada kaybolan canları geri getirecek değil.”
Ne diyelim, Allah feraset versin
http://ciglikgazetesi.blogspot.com

Hiç yorum yok: