5 Mayıs 2011 Perşembe

ERİK AĞACINDA PORTAKAL BİTMEZ…


ANAP döneminin Maliye Bakanlarından Ahmet Kurtcebe Alptemoçin’in başkanlığını yürüttüğü Vakıf 2000, 4 Mayıs Çarşamba günü TOBB Üniversitesinde “Genel Seçimlere Giderken Türkiye’de Siyasetin Görünümü” konulu bir konferans-panel düzenledi.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in aynı konulu konferansıyla başlayan panelde ülkemizin tanınmış araştırma şirketlerinin yöneticileri Bülent Tanla, Adil Gür ve Hakan Bayrakçı, seçmen eğilimleri ve seçim tahminlerine ilişkin görüş ve izlenimlerini paylaştılar izleyenlerle. Sabancı Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Ersin Kalaycıoğlu da bu konuda araştırmacıların ileri sürdüğü görüşleri değerlendirdi.

İçerikli bir toplantıydı. Konu seçim olanca davetlilerin konferansa ve konuşmalara olan ilgisi yoğundu. Toplantıyı başından sonuna kadar not tutarak ve ses alma cihazımı çalıştırarak izledim. Bu toplantıdan çıkan mesajları sizlerle paylaşmak istiyorum.

“ERİK AĞACINDA PORTAKAL BİTMEZ”

Alptemoçin espri hazinesi geniş bir siyasetçi. Takdimlerini yaparken insanları güldürmeyi ve düşündürmeyi iyi biliyor. Vakıf 2000’in önceki toplantılarına da katılmıştı Demirel. Bu toplantılardan birinde, “seçmen ne ekerse onu biçer” anlamında bir söz söylemiş. Alptemoçin de Demirel’i takdim ederken bu sözünü hatırlattı ve “Sayın Cumhurbaşkanım, geçen toplantımızda demiştiniz ki ‘Erik ağacında portakal bitmez. Bahçenize erik ağacı ekip, bundan portakal çıkmasını bekleyemezsiniz.’ Ağaç yine aynı ağaç mı olacak?” diye sordu.

Toplantıyı izleyenler de bekledi ki Demirel konuşmasında günlük siyasete dalış yapsın, etrafı iyice bir dalgalandırsın. Bu olmadı. “Siyaset üstüyüm” diyen Demirel, duruşunu bozmadı. Günlük siyasete girmeden, seçimlerin tarihi seyri üzerinde dolaştı ve mesajlarını da bu anlatım üzerine oturttu.

Demirel özetle dedi ki:

“Türkiye 12 Haziran’da onyedinci seçimini yapacak.  Her seçimin kendine özgü şartları vardır. Bu seçimleri de öyle değerlendirmek lazım. Geçen zaman içerisinde Türkiye’de nüfus 2,5 misli artmış, aç ve açıkta kalan olmamış. 1946’da 8 milyon olan seçmen sayısı bu gün 50 milyona yaklaşmış. 16 seçimin 13’ünde yüzde 70’in üstünde,  9’unda yüzde 80’e yakın iştirak var. Türkiye, seçimleri tartışmasız bir şekilde yapmayı başaran bir ülke. Hür ve serbest seçimler yapılıyor Türkiye’de. Kimse seçim güvenliğine ilişkin bir kuşku taşımıyor. 2000 yılında fert başına 3000 dolar geliri olan Türkiye 20 yıldır büyük ekonomiler arasında. 16. ile 20. arasında yer değiştiriyor. Seçim sistemi istikrar getiriyor ama adalet getirmiyor. Baraj, istikrarı güçlendirmiş ama temsili bozmuştur. Bu sistem dar bölge çoğunluk sistemiyle yer değiştirmelidir. Senatonun kaldırılması da yanlış olmuştur. İstikrar uğruna rejimi patlatmamak lazım.”

Demirel, “geçen 65 yıl zarfında seçilen meclislerin, devlette devamlılık kavramı, bozulan düzenleri düzeltme, büyük meselelerde milli hssasiyet –ki bunların en başında gelen Kıbrıs olayıdır- şu ıspatlanmıştır ki TBMM geçen 65 sene zarfında bütün sıkıntılara rağmen vatanperver duygularla, ama Türkiye’nin menfaatlarını her türlü menfaatın üstünde tutarak görev yapmışlardır. Huzurunuzda bu meclislerin bütün üyelerini şükranla anmayı borç bilirim.”

“Seçimin sonrası kendinden mühimdir” diyen Demirel, konuşmasının devamında şu vurgulamaları yaptı:

“Türkiye’nin önümüzdek gündeminde çok önemli meseleleri vardır. Seçim sonrasındaki gündem; bütün patilerin birleştiği üzere yeni bir Anayasa yapmaktır. Anayasa her şey değildir. İyi bir Anayasa yapsanız da Türkiye’nin meseleleri yine olacaktır. Anayasa yapmayın demiyoruz. Yalnız, anayasa yapmanın yöntemini iyi ayarlamak lazımdır. Çok iyi bir Anayasa yapın, ama bu çok iyi anayasaya inanın. Başınızın üstünde tutun. Başınızın üstünde tutmayacaksanız o anayasanın değeri yok. Yasa üstünlüğü dediğiniz hadiseyi bir moral değer aline getirin. “Dokunanın eli kurur” inancıyla, onu ardıç ağacı gibi dokunulmaz kılın.

Anayasayı yaparken eğer ulus devleti, tekil devleti tartışacaksanız çok büyük sıkıntılara gireriz. Onları tartışmayalım da demiyorum. Hiç olmazsa asgariden bir şeyin tartışılmaması lazım. O da Türkiye’nin birliğidir. Türkiye birliğinin şarta bağlı olması mümkün değildir. Türkiye birliği çok iyi kurulmuştur, bundan vazgeçmeyi kimse aklından geçirmemelidir. Bu ülkenin insanlarının birbirinden şikayeti yok. Bu insanları birbirinden şikayet eder hale getirmeyelim. Bu insanların bu coğrafyada kurdukları kardeşlik havası sayesindedir ki bu gün Türkiye şu haliyle dahi o insanların sağduyusuna dayanır. Bu gün söylemek istediğim en önemli şey budur.  Seçimler bu gün yapılır, bir daha yapılır. Ama Türkiyey’yi zedelersek sıkıntıya gireriz. Çok güzel şeyler yaptık. Yaptıklarımızı yıkmayalım.”

Tecrübeli devlet ve siyaset adamımızın final cümlesi şuydu: “Kardeşlik havasını bozmayalım, yaptıklarımızı yıkmayalım!”

Araştırma şirketlerinin sahip ve yöneticilerinin konuşmalarını ayrı ayrı vermek isterdim ama yerim müsait değil. Hepsinin birleştiği nokta şuydu: AKP bu seçimde de tek başına iktidara gelecek, ancak anayasayı tek başına değiştirecek bir meclis çoğunluğunu yakalaması zor. AKP’nin bu seçimdeki oy oranı 45-50 bandında tahmin edilirken, anamuhalefet partisi CHP’nin oy oranı sadece Adil Gür’e göre yüzde 30’lar bandında olacak, ama diğerlerine göre bu oran 26-29 arasında seyredecek. “Seçmen ülke gerçeklerine göre değil, algılamalarına göre oy kullanıyor” tespiti de ilginçti.

Prof. Kalaycıoğlu, her üç araştırmacıyı da dinledikten sonra değerlendirmesini yaparken açıksözlülüğü elden bırakmıyarak “Bu anketlerin hiç birisi bilimsel temele oturmuyor.” demekten kendini alamadı.

Son söz: Bu seçimlerde de erik ağacından erik çıkacağı görülüyor. Portakal bekleyenlerin ağacı değiştirmekten başka çareleri yok!

Hiç yorum yok: