1 Mayıs 2011 Pazar


NİGÂR EZENİN DE
ÇILGIN PROJELERİ VARDI!


Projelere karşı çıkan bir gelenekten gelmiyoruz. Yapım projelerine her zaman evet dedik. Uçuk hayaller olsa bile. Bir gün gerçekleşebileceğine inanarak hoşlandık çılgın hayallerden.
Başbakanın Çılgın projesi bana Nigar eze (teyze)’nin hikâyelerini hatırlattı.
85 yaşındaki annemle yaptığım sohbetlerde öğrendiğim bir hikayedir bu.
Nigâr eze Erzurum’un eski adıyla Karaz (şimdiki adı Kahramanlar, ben o köyde dünyaya gelmişim) olan köyünde hikâyeleriyle meşhur bir bilge kadın.
Aranan ve sevilen bir sima.
Radyonun ve telvizyonun olmadığı bir devirde O, hikâyeleriyle kış gecelerinin ve ev sohbetlerinin vazgeçilmez figürü. Erken kapanın evine misafir ediliyor.
Komşu olduğu için en çok bizim eve gelirmiş. Ben henüz dünyaya gelmemişken.
Evin iki büyük oğlu askerde, diğeri çok küçük. Nigâr ezeyi arkalayıp eve getirme görevi ortanca amcam rahmetli Osman’a düşermiş.
Dişleri yokmuş Nigâr ezenin. Buğday kavurgası ile ceviz içini dövüp demli çay eşliğinde önüne koyar, hikâyesini dinlerlermiş zevkle.
“Zaman gelecek, dünya bir kalburun içine sığacak!”
Nigâr eze televizyon ve internet çıkmadan bunları söylermiş dinleyenlerine.
Bir hikâyesinde de demiş ki, “Padişahın biri denizin üstüne köprü kurmuş, gelen geçen üzerinden geçmiş…”
İlk itirazı amcam patlatmış:
“Olur mu Nigâr eze, hiç denizin üstüne köprü kurulur mu?”
Nigâr eze bu hikâyeyi Erzurum’un eski adı Karaz, yeni adı Kahramanlar köyünde anlattığından 60 yıl sonra İstanbul Boğazı üzerine ilk köprüyü kuruyor dönemin Başbakanı Süleyman Demirel.
Padişahlık çoktan kalktığı için, ülkeyi yöneten Başbakan’a nasip oluyor bu çılgın icraat!
O zamanın “çılgın projesi” Boğaz’a köprü kurmaktı.
O dönemde sağ-sol çekişmeleri sürüp gidiyordu. Sağcılar bu eserle övünüp, köprünün İstanbul trafiğine nefes aldıracağını savunurken, solcular “Zap suyuna köprü yapın!” karşıtlığı içindeydiler.
Yıllar sonra “Demirel’in çırağı” diye isimlendirilen Özal’ın ANAP’ı iktidarda.
Ustası yasaklı, çırak Başbakan! Ve aralarında müthiş bir çekişme.
Çırak ustasını geçmek, tabiri caizse vurmak istiyor. Neyle? İkinci köprüyle.
İkinci köprüyü yapıyor Boğaz’ın üstüne. Adını da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü koyuyor.
“Bizim köprümüz birincisinden şu kadar metre daha uzun” övüncüyle…
Şimdi Padişah, pardon Başbakan Tayyip Erdoğan. O da Boğaz’a hem üçüncü köprüyü koymak istiyor, hem de “çılgın proje”siyle Karadeniz’i Marmara’ya bağlamak üzere bir kanal açmayı hayal ediyor.
Hayal ediyor diyoruz, çünkü ortada ne bir fizibilite, ne bir proje var.
Sadece Başbakanın hayal dünyasında yeşeren bir proje.
Olur mu, olmaz mı, sonrasında göreceğiz.
Bence de çılgın bir proje. 50 kilometrelik bir su kanalı açacaksınız, içinden 300 DW tonluk gemiler geçireceksiniz. Büyük bir iş!
Böyle bir projenin getirecekleri-götürecekleri uzmanlar tarafından tartışılıyor.
Bittiğinde, çevre projeleriyle birlikte tamı tamına 50 milyar dolara ulaşacakmış.
Büyük para!
Bu para ile neler yapılmaz ki!
Mesela, Güneydoğu Anadolu’nun hayat damarı olan GAP projesi 12 milyar dolarlık bir kaynak ayrılarak tamamlanabilir. Tayyip bey iktidara geldiğinden beri bu projeye bir gıdımlık kaynak ayırmıyor. Herhalde Demirel’in eseri olduğu için!
Mesela, DAP projesine ayıracağı iki milyar dolarlık bir kaynakla o bölgeyi bir hayvancılık üssü haline getirebilir. Doğu’yu dünyanın protein ambarı yapabilir!
Mesela, ayıracağı 10 milyar dolarlık kaynakla ülkeyi baştan başa demirağlarla örüp, hızlı tren seferlerini ülkenin bütün noktalarına yayabilir. Doğu Anadolu’yu Van’ıyla, Muş’uyla, Erzurum’u, Erzincan’ı, Bingöl’ü, Elazığ’ı ve diğerleriyle en kestirme liman şehirlerinden birine, Trabzon ya da Rize’ye hızlı trenle bağlayabilir, orada sanayiin yeşermesine imkan hazırlayabilir. Böylece, büyük şehirlere olan göç dalgalarını da önleyebilir. Ülkenin bu coğrafyasının giderek boşalmasının önüne geçebilir, hatta tersine bir göçle buralarda yeni megapoller oluşturabilir.
Keza Karadeniz’i bir turizm üssü haline getirebilir.
Halkı işsizlikten ve yoksulluktan kurtaracak yatırımları ülkenin geri kalan kısımlarına yayarak dengeli kalkınmanın yolunu açabilir.
Eğer bir çılgın projeye harcayabileceğiniz 50 milyar dolarınız varsa ülkeniz için çok güzel şeyler yapabilirsiniz.
İstanbul, Türkiyey’nin değil, dünyanın incisi bir şehir. Elbette bu şehre ne yapılsa azdır. Tayyip beyin Çılgın projesi İstanbul’a daha büyük katkılar sağlayacaksa varsın sağlasın. Buna kimsenin itirazı olmaz.
Ancak, ülkenin geri kalan kısmını, oralarda yaşayan milyonları düşündüğünüzde başka alternatiflerin de yaratılabileceğini görüyorsunuz.
Ülkenin tüm enerjisini İstanbul’a yönlendirmek haksızlık olmaz mı? İstanbul’un nüfusu bu gün 15 milyon civarındaysa, yarın bu çılgın projeyle 50 milyona varacak! Böyle devasa bir nüfusun, en azından su ihtiyacını nasıl karşılayacaksınız?
Bütün bunları düşünerek atılmış bir adım mıdır Çılgın Proje?
Geri kalan 80 ilimizin günahı ne?
Onlar işsizlik, açlık, yoksulluk, çaresizlik içindeyken!...
Projelerin çılgınlığı yanında vicdanları da olmalı!

Hiç yorum yok: