Önce şu “mağdur” ve “mesrur” kelimelerini açıklamam gerek. Genç nesil “mağdur”u anlar da, “mesrur” için sözlüğe bakma ihtiyacı duyar. Çünkü “mesrur” çok işitilen bir sözcük değildir genç nesillerce. Yine de her ikisinin anlamını TDK sözlüğüne bakarak açıklayalım: Mağdur, haksızlığa uğramış (kimse), kıygın (bakın bunu da ben bilmiyordum), mesrur ise sevinçli, ya da sevinmiş demek. Bu iki eski sözcüğü başlıkta kullanma nedenim ise çok basit: Müzikalite için. Yazıda ve sözde müzikalitenin önemine inananlardan biriyim de onun için. Retoriğe uygun düşsün diye.
Gelelim mağdurlarımıza. Yani, halkın çocuklarının mağduriyetine.
Adam memur, ya da işçi. Veya her ikisinin emeklisi. Dişinden tırnağından eksilterek çocuğuna dersane parası, kurs parası verip bir üniversiteye kapak atması için çaba harcıyor. Borçlanmak, kredi kartı mağduru olmak da cabası. Çocuk azimli. İyi bir üniversitede iyi bir eğitim görüyor. Yetmiyor, master yapıyor. Yetmiyor, doktora. Bu da yetmiyor, ikinci fakülte. Sayıları az olsa da böyleleri var. Üstün zekalarıyla mucize yaratan halk çocukları bunlar. Sıra iş edinmeye gelince “dayı” bulmaları gerek, bulamadıkları için “diplomalı işsizler kervanı”nın sadık bireyleri olmaktan öteye geçemiyorlar.
Herhangi bir üniversiteden mezun olup da iş bulamayan çocuklarımızın sayısı ise milyonlarla ifade ediliyor.
“KPSS’ye girip kazansınlar” denildiğini duyar gibiyim. Giriyorlar da. Ancak, aldıkları puanlar fazla işe yaramıyor. Çünkü, “yarışma” ruhunu ve adaletini ortadan kaldıran unsurlar devreye giriyor. Kısacası “dayılar” giriyor devreye. Siz emeğinizle, çabanızla ortada kalıp etrafınıza bakınırken, elin oğlu, pardon, iktidarın çocukları puan muan, nitelik mitelik demeden devletin en iyi kadrolarında kendilerine yer buluyorlar.
Peki bu nasıl oluyor?
Çok basit. Devletin çeşitli birimlerinde, Başbakanlıkta, bakanlıklarda, valiliklerde, belediyelerde istisnai kadrolar var. Müşavirlik, halkla ilişkiler müşavirliği, özel kalem müdürlüğü gibi. İktidarın çocukları bu kadrolara emeksiz-semeksiz-sınavsız yerleştirilip, bir iki ay bu kadroda maaş aldıktan sonra memur niteliğini kazanıp başka birimlere aktarılıyorlar. Ve gelsin yenileri. Devridaim pompası bu şekilde çalışıyor. Halkın çocuklarının mağduriyetleri sürerken, iktidarın çocukları için yeni yeni “mesruriyet” kapıları açılıyor.
Büro- Sen üşenmemiş araştırmış ve bulmuş: Bakın kimler torpilli bir şekilde nerelerde istihdam edilmişler ve nereler gelmişler?
Büro-Sen’in raporuna göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yeğeni Ali Erdoğan, TBMM eski Başkanı Köksal Toptan’ın yeğeni Gökhan Toptan, AKP eski Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek’in yakını Muhammed Berdibek, Başbakanlık’taki "aile boyu" istihdam edilen isimler arasında yer alıyor.
Ayrıca, AKP Adana Milletvekili Dengir Mir Fırat’ın kızı Neval Fırat Çekiç, AKP Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın oğlu Faruk Karabayır, AKP Diyarbakır eski Milletvekili Nurettin Dilek’in kızı Ruken Dilek, AKP Rize eski Milletvekili Abdulkadir Kart’ın kardeşi Hasan Kart, AKP Batman eski Milletvekili M. Ali Suçin’nin yeğeni ve damadı Sabahattin Suçin, AKP Trabzon Milletvekili Kemalletin Göktaş’ın oğlu, yeğeni ve eşlerinin TOKİ’de istihdam edildiği belirtildi….
Raporun bir başka bölümünde ise bu şekilde Diyanet ve TOKİ’de çok alım olduğu ve neredeyse bu güne kadar 1000’e yakın kişinin bu yolla alındığı belirtiliyor.
Raporun bir başka bölümünde ise bu şekilde Diyanet ve TOKİ’de çok alım olduğu ve neredeyse bu güne kadar 1000’e yakın kişinin bu yolla alındığı belirtiliyor.
Bütün bakanlıklarda, valiliklerde ve özelikle de Büyükşehir belediye başkanlıklarında istisnai kadro ile açıktan atama yapıldığının vurgulandığı raporda, "Bugüne kadar bakanların, valilerin ve Büyükşehir belediye başkanlarının doldur boşalt anlayışı ile aldıkları ve sınavsız memur yaptıkları kişi sayısı bini aşmıştır.
Raporda “Özellikle Bakanlar Özel Kalem Müdürlüklerine dışarıdan aldıkları kişileri, birkaç ay sonra başka kurumlara nakil ederek, yeniden eleman istihdam etmekte ve böylece doldur boşalt sistemi ile yüzlerce yandaş sınavsız memur kadrolarına atanmaktadır ifadesi yer almakta.” dır ki, bu da bizim iddiamızın teyididir.
Bütün bu olup bitenlere “ayıptır, günahtır, vicdansızlıktır” diyerek iktidarı suçlamanın alemi yok. Onlar, bu işin ayıp olduğunu da, günah olduğunu da, vicdansızlık olduğunu da iyi biliyorlar. Bilip de yapmadıkları pek çok şey gibi.
Bu iktidara oy verenler bu gerçeklerin farkına varıp uyanmadıkça devran böyle devam edip gidecek.
Olan, halkın çocuklarına olacak!
Not: İrfan ordumuzun vefakar, cefakar ve idealist öğretmenlerinin öğretmenler gününü yürekten kutluyor, başta benim öğretmenlerim olmak üzere tümüne sonsuz sevgi ve saygılarımı iletiyorum. (MNG)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder