Ülke zemininden kaymış, nereye toslayacağı belli değil; bütün olup bitenler için kaygı duymak yalnızca Demirel’in mi işi olmalıdır? Bu ülkede üst makamlarda görev yapmış bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları, üniversiteler hangi taşın dibindeler?
Korku iklimi onları da mı sindirdi?
Yoksa, “benden sonrası tufan” umursamazlığı mı?
Hadi, basını, üniversiteleri anladık. Yazamıyorlar, konuşamıyorlar.
Peki, o büyük görevlerin büyük adamları neredeler?
Aklıma ilk geleni söyleyeyim:
Mesela 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer.
O bir hukukçu. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’ndan Cumhurbaşkanlığına terfi ettirilmiş.
Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkarılıyor; eski Cumhurbaşkanımızdan ne bir ses, ne bir nefes!
Sililvri’deki yargısız infazlara Abdullah Gül bile –dostlar alışverişte görsün kabilinden- şöyle bir dokunup geçiyor da, hukukçu Cumhurbaşkanımızdan tıs yok!
Neden?
“7 yıl bitti, işim bitti” boşvermişliği mi?
Ülke bir tarafta, sayın Sezer bir tarafta. Sanki bu ülkede yaşamıyor, sanki bu ülkeye karşı hiçbir sorumluluğu kalmamış!
Ya eski Başbakanlar?
Necmettin Erbakanlar, Tansu Çillerler, Yıldırım Akbulutlar sizlere ne oldu?
Korku prangaları sizin vicdanlarınızı da mı kilitledi?
Yoksa bu ülkede her şey yolunda gidiyor da, biz mi göremiyoruz?
Varsa Yoksa Demirel.
Bitmeyen zekası ve enerjisiyle hala bu ülke için didinip çırpınıyor.
Olumsuzlukları, yanlışlıkları, tutarsızlıkları bir bir ortaya seriyor.
Korku imparatorluğuna korkusuz çalımlar atarak…
Devlet adamları işte bu günler için lazım!
Bakın ne diyor sayın Demirel:
“Eğer kanunlar bir şeye olmaz diyorsa o kanunları bir kenara atıp olur hale getirmek mümkün değil. O kanunları değiştirmek lazım. Değiştirmeden değişmiş gibi yaparsanız hukuk devletinin sonunu bulursunuz.”
Buluyoruz işte!
Bu sözleri Demirel’den önce bir hukukçu olarak sayın Sezer’in söylemesi gerekmez miydi?
Demirel’in yaptığı ve dillendirdiği şu tespitlere katılmamak mümkün mü?
“Eğer bir memlekette çok şikayet varsa o ülkede yönetimin iyi olduğunu söylemek mümkün değildir”
‘Yani telefonlarımız dinleniyor. Bir yerde oturup konuştuğumuz zaman konuşmalarımız dinleniyor, mahremiyetimize giriliyor. Bir takım olur olmaz şeyler için tutuklanıyoruz. Tutuklanma süresi ceza müddetini geçiyor. Yani ceza, adeta yargısız infaz oluyor’.
“Ülkenin kurumları şikayet ediyor, yargısı şikayet ediyor, ’Yargı siyasallaşmıştır’diyor. Birçok bu şekilde şikayetler var. Halk konuşmaktan korkuyor. Eğer konuşursanız, çok sivri hale gelirseniz başınıza bir iş geliyor.”
“Konuşanı Silivri’ye postalıyorlar.”
Bunlar Patagonya’da mı oluyor Allah aşkına?!!!
Her şey bu kadar açıkta cereyan ediyorken, Demirel’den başka cesur bir ses yok mu bu ülkede?
Varım diyene işte meydan!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder