Cumhurbaşkanının ekonomi danışmanı Ahmet Ertürk, Gül’ün üç yıllık görev süresince onlarca ülkeye seyahatte bulunduğunu, bunların yaklaşık 70’ine işadamlarıyla birlikte gittiğini söyleyerek şunu söyledi açıkça:
“Buralarda yapılan temaslarla Türk ekonomisine 20 milyar dolara yakın katkı sağlandı.”
Ertürk, sözlerinin devamında bu katkının ihracat, Türk işadamlarının yatırımları ya da bu ülkelerdeki şirketlerin Türkiye’ye yatırıma ikna edilmesiyle bizzat Gül’ün çabalarıyla oluştuğunu anlatmaya çalışıyor.
Yani açıkça demek istiyor ki; ekonomiye yapılan bu 20 milyar dolarlık katkıda Erdoğan’ın ve hükümetinin payı yok. Tamamen Gül’ün eseri. Gül’ün, bu gezilerine ileriki günlerde Londra ve İsviçre ile devam edeceğini, sırada Türkmenistan ve Kazakistan ziyaretlerinin de olduğunu vurguluyor. Buralardan elde edilebilecek olumlu sonuçlara da şimdiden Cumhurbaşkanının ipoteğini koyuyor.
Bu sözler, durup dururken laf olsun torba dolsun şeklinde söylenmiş sözler değil. Cumhurbaşkanlığı seçiminin süresi ve Başkanlık sistemi tartışmaları paralelinde düşünecek olursak; Gül’ün şimdiden Erdoğan’a karşı kılıçlarını çektiğini söylemek mümkündür. Sonrasındaki olayların bu görüşümüzü teyit edeceğinden hiç şüphem yok.
Gül ile Erdoğan arasında bu güne kadar fazla su yüzüne çıkmamış bir sürtüşmenin olduğu, son zamanlarda derin kulislerin değişmeyen konusudur. Hatta bu gizli rekabetin eşleri de etkilediği, Hayrünnisa hanımla Emine hanımın arasında bir soğukluk yaşandığı haberleri bile gazete sayfalarına düşmüştü.
Öyle anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı Gül, görev süresinin bitiminden sonra “Başbakan Gül” unvanına kolay kolay kavuşamayacak. Zira, Erdoğan’ın hedefinde Başkanlık sistemi var. Seçimden sonraki Anayasa değişikliğinin başlıca konusu budur. Erdoğan, yüzde 58 evet oyundan aldığı moralle hem Türkiye’yi Başkanlık rejimine dönüştürmeyi, hem de Türkiye’nin ilk başkanı olmayı planlamaktadır. Bunu kafasına koymuştur ve olağanüstü bir durum ortaya çıkmadıkça bu böyle olacaktır.
Gül’ün bu tasavvurlardan habersiz olduğu düşünülemez bile. O da gardını şimdiden bu tasavvurlara göre almaktadır. Ertürk’ün sözlerindeki gizli anlam bunu işaret ediyor. Cumhurbaşkanının Meclis konuşmasındaki kimi eleştirileri ile yan yana konulduğunda bu duruş ayan beyan kendini belli etmektedir.
Öyle sanıyoruz ki, vakit yaklaştıkça Gül-Erdoğan rekabetinin daha da su yüzüne çıktığı olaylara ve söylemlere şahit olacağız. Erdoğan, bunu şansa bırakmaz. Önce milletvekilleri listelerinin belirlenmesinde Gül’cü olarak bilinen vekilleri çizecek, Meclis’te kendine daha sıkı bağlarla bağlı bir grup oluşturduktan sonra, yürüyeceği yolun taşlarını örmeye başlayacaktır. Gül ne derse desin, ne yaparsa yapsın; bu mücadelenin galibi şimdiden bellidir ve hiç şüphe yok ki Erdoğan olacaktır.
Ha; bunun sonunda AKP’de bir bölünme olabilir mi? sorusu da ortadadır ama hiç ihtimal vermiyoruz. Zira, herkes bal tutan parmağın üstünde hizalanıyor. Götürenlerin keyifleri bozulmadığı sürece bu böyle devam edip gidecektir.
Danışmanın “20 milyar dolarlık lider” sözleriyle allayıp pullamaya çalıştığı bu mesaj hafızalarda hiç mi hiç yer bulmayacak, küçük puntolu harflerle arşivlerdeki yerini alacaktır.
Boşuna söylemiyoruz; bu halk başarıya değil, Tayyip beyin endamına oy veriyor!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder