27 Mayıs 2010 Perşembe
27 MAYIS’IN HATIRLATTIKLARI
Evinizin suları, elektriği kesilse, mutfakta bulaşıklarınız dağ gibi yığılsa, çamaşır makinanızda çamaşırlarınız beklese, karanlıkta otursanız, tv’niz çalışmasa, beğendiğiniz programları seyredemezseniz…
Hastanız var, doktorunuz, hastaneniz yoksa; çocuğunuz var, okuyacak okulu yoksa; köyünüz var; gidilecek yolu yoksa…
Toprağınız var sulayacak barajınız, sürecek traktörünüz yoksa…
Fabrikanız yoksa, toplu iğne bile üretemez durumda iseniz…
Üç-beş kalem tarım ürününden başka üretip-satacak bir şeylere sahip değilseniz...
Halkınızın büyük çoğunluğu aç, sefil bir durumdaysa. Ayakkabı yerine çarık giyecek kadar yoksulsa.
“Kişi” ama vatandaş değilseniz,
Başınızda ceberrut bir yönetimin kılıcı sallanıyorsa…
Böyle bir hayat çekilir mi?
***
Bugün 27 Mayıs darbesinin 50. yıldönümü.
Darbelerin bu ülkeye ne kaybettirip, ne kazandırdığına “hakkaniyet” ölçüsüyle baktığımızda göreceğimiz gerçek şudur:
Hayatınızdan darbelere muhatap olmuş DP ve devamındaki siyasi hareketleri çıkarın; yani DP’yi, AP’yi, DYP’yi yok sayın!
Elektriğiniz yoktur, suyunuz yoktur, okulunuz yoktur, hastaneniz yoktur, çatlamış topraklara hayat veren barajlarınız yoktur, yolunuz yoktur, her akşam koltuğunuza kurulup seyredeceğiniz tv’niz yoktur, otomobiliniz yoktur!
Darbelerin biçtiği siyasi hareketlerden hep yokluklar ve sıkıntılar çıktı. Ülke hep yerinde saydı.
Bugün üreten fabrikalarımız, gidilen yollarımız, içecek suyumuz, ışığıyla aydınlandığımız elektriğimiz varsa, barajlarımız, hastanelerimiz, okullarımız, yurt sathına yayılmış üniversitelerimiz varsa.
Dünyanın 16. büyük ekonomisi isek;
Bütün bunları önce büyük Atatürk’ün bizlere armağan ettiği Cumhuriyete, sonra da bu varları meydana getiren siyasi hareketlere borçluyuz.
***
50 yıl önceki darbenin mağdurları “kuyruk” ve “düşük” diye suçlanıp aşağılandılar.
Ama bu vefakar halk onları tekrar tekrar iktidar yaptı.
Onların yerini zaman zaman ayrık otları aldı.
Onlar, yolsuzluklarla inşa ettikleri sırça köşklerde oturup sefa sürdüler.
El-alemin maşası olup bu ülkenin değerlerine savaş açtılar.
Demokrasi diye diye, konuşma özgürlüğümüzü, haberleşme özgürlüğümüzü, düşünce özgürlüğümüzü çekip aldılar hayatımızdan.
Gözbebeğimiz olan ordumuza saldırmayı cesaret ve marifet saydılar.
Kahramanları cezalandırıp, hainleri taltif ettiler.
Binbir emek ve çile ile kazanılan Cumhuriyetin değerlerini yok etmeğe uğraştılar, halen de uğraşıyorlar.
Fiyaskolu açılımlarla fesat ekip bu ülkenin çocuklarını birbirine hasım hale getirdiler, halen de bu inatlarını sürdürüyorlar.
Bu halka geçmiş iktidarların hizmetlerini unutturup, sanal başarı hikayeleriyle milleti avuttular, halen de avutuyorlar.
27 Mayıs’ların, 12 Mart’ların, 12 Eylül’lerin, 28 Şubat’ların, 27 Nisan’ların bu ülkeye ne kazandırıp ne kaybettirdiğini siyasetin “fason” ürünü bize yeterince anlatmıyor mu?
Meşhur fıkradaki gibi:
Bu dünyadan haber soranlara
Biz AKP diyelim,
Gerisini siz anlayın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder