14 Mayıs 2011 Cumartesi

ALTI BAKANIN SUÇU NE?


            Başbakan Erdoğan son seçim konuşmalarından birisinde öyle bir laf etti ki, altı bakanını birden zan altında bıraktı. Erdoğan bu konuşmasını, CHP Genel Başkanı Kılıçtaroğlu’nun “bu maili hangi bakan attı?” sorusu üzerine yapıyordu.
            İddia şu: 26 Ekim 2010’da hayatiyaziciankara@hotmail.com adlı e-posta adresinden demir.ali.tr@gmail.com adlı e-posta adresine, Devlet Bakanı Hayatı Yazıcı’nın  ad ve soyadı da kullanılarak bir kişinin üniversiteye yerleştirilmesiyle ilgili talepte bulunulmuştu.  Demir’e gönderilen mail aynen şöyle idi:
“Ali bey merhaba Öncelikle benim size her konuda destek olacağımı bilmenizi isterim... Benim çok sevdiğim bir yiğenim var.. bu kızımızın tek hedefi doktor olmaktır... Ama alt yapısı zayıf olduğu için... aşırı psikolojik depresyona girdi ve bu durum hem ailesini hemde dayısı olarak beni çok üzüyor... benim sizden isteğimiz bu kızımızın bu önümüzdeki (ygs) ve (lys) sınavlarında başarı elde edip İstanbul içinde bir tıp fakültesine yerleşmesini sağlamaktır. Sizden bu yardımınızı esirgememenizi rica ediyorum. Bu konuda yardımınızı bekliyorum. selamlar. Hayati Yazıcı”
Her ne kadar Yazıcı bunun bir kurgulama olduğunu söylese de, Başbakan iddiayı fevkalade ciddiye almış olacak ki, bakın, nasıl bir meydan okumayla kükredi:
            “Öyle bir bakan varsa Başbakan o bakanı bir dakika tutmaz. Eğer böyle bir bakan varsa, bu Tayyip Erdoğan, partisinde tutarsa o bakanı... Bizim partimiz AK Parti, temiz siyaset sözü vererek geldik. Benim bir bakanım bunu yapamaz. Bugüne kadar bazı bakanlarla alakalı atılmış adımlar varsa bunun gerekçeleri vardır, bugün birçoğu milletvekili adayı olamadıysa nedenleri vardı. Milletvekillerim için de aynı şey geçerli. Onun da peşindeyiz.”
            Başbakanın bu sözlerinden sonra aklımıza hemen bakanlıktan alınan, sonra da milletvekili yapılmayan eski bakanlar geldi. Kimdi bunlar? Bayındırlık eski Bakanı Zeki Ergezen, Maliye eski Bakanı Kemal Unakıtan, Enerji eski Bakanı Hilmi Güler, Orman eski Bakanı Osman Pepe (Hilmi Güler’le dünür), Devlet eski Bakanı Kürşat Tüzmen, Ekonomiden sorumlu eski Devlet Bakanı Nazım Ekren.
            Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ı saymıyoruz. Bu seçimde kendiliğinden milletvekili adayı olmadı. Bazı söylemleriyle AKP’lileri bayağı sinirlendirmişti. Diyanet’ten de belki bu nedenle alındı. II. Din Şurası’nda sarfettiği şu sözler dindar çevrelerde oldukça rahatsızlık yaratmıştı:
  "Ben Avrupa'ya gittiğimde kiliseye çok giderim, büyük zevk duyuyorum."
Aydın, İslam dinini Müslüman olmayanlara tebliğ etmeyi de 'en DİNSİZCE hakaret' olarak sayıyor ve şöyle diyordu: "Bazı müslüman kardeşlerimiz diyor ki yahu bir fırsat düştü, müslümanlığı anlatalım hıristiyanlara; Allah belki hidayetini gösterir. (Diyalog çalışmalarında)… işin ucunda bilmem adam kazanmak, üye kazanmak varsa, açıkçası bu bir din mensubuna yapılacak en DİNSİZCE bir hakarettir."
           

Her ne ise; biz şimdi altı bakanın durumuyla ilgiliyiz. Başbakan son konuşmasıyla hem Yazıcı’ya yol gösteriyor, hem de 6 eski bakanını töhmet altında bırakıyordu. Peki bu bakanlar nasıl bir suç işlemişlerdi de hem bakanlıktan, hem milletvekilliğinden olmuşlardı? Suç işledilerse haklarında neden işlem yapılmamıştı? İşledikleri suçlar örtbas mı edilmişti? Başbakan bunu kızgınlıkla ağzından kaçırmış olmalı. Yoksa, durup dururken, hem de seçim arefesinde ortaya böyle bir iddia atmazdı. Boş bulundu ama iş işten geçti.
Şimdi kamuoyu sayın Başbakan’a şu soruyu sormaz mı?
“Altı Bakanın suçu neydi?”
Bu soruyu ilgili bakanlara da sormak gerekir: Ne suç işlediniz de, böyle bir suçlamanın muhatabı oldunuz? Bu töhmetin altında ezilecek misiniz?
Kendilerinden bir açıklama bekliyoruz.
Galiba yeni bir dizimiz daha var:

“Altı bakanın suçu ne?”

Hiç yorum yok: