29 Ocak 2011 Cumartesi

AHİR ZAMAN VALİLERİ

    
            Dini literatürde ahir zaman için söylenmiş pek çok söz var:
            “Bina ile zina çoğalacak.”
            Haddinden fazla çoğaldı. TOKİ sayesinde konut patlaması, çarpık düzen sayesinde de zani patlaması yaşanıyor ülkemizde. Venezuella’ya konut yapıp, karşılığında petrol alacağımız bile söyleniyor.
            Zina ise günümüzde “şantaj ve devirme” aracı. Kimin kaseti varsa gidiyor. Baksanıza, Cüppeli Ahmet Efendi bile “hakkımda kasetler yapmışlar!” diye bas bas bağırıp, mel’unlara beddua okuyor.
            Kaseti olmayanlar ise ihbar üzerine tutuklanıyorlar. Meğer adamlar (bazı askerlerden söz ediliyor) hükümeti devireceklermiş!
Gazeteler çarşaf çarşaf “seviyeli birliktelik” haberleri veriyor. Her hafta onları izliyoruz televizyonlarda. Kimin eli kimin neresinde belli değil. Seviye sıfırlanınca birliktelik de yok oluyor. Bakıyorsunuz çıtır hanımefendi ertesi hafta başkasının kolunda.
            Başka ne olacak?
            “Ayaklar baş, başlar ayak olacak!”
            Bu da bir ahir zaman öngörüsü. Olmadı mı dersiniz?
            Köylünün biri ölmek üzere, arkadaşlarına soruyor:
            “Gidince memleket ahvalinden sorarlar. Oradakilere ne diyeyim?”
            “…… mühürdar oldu” de, gerisini anlarlar!
Devletin valileri yanında (onları tenzih ederiz) bir de “ahir zaman valileri”miz var. Bunlar yeni yeni zuhur etmeye başladılar.
            Başbakan emir veriyor:
            “Kamyonun şoför mahalline bineceksin, kömürü elinle dağıtacaksın!.”
            “Başüstüne sayın Başbakanım!”
            Sokakta yüzü gözü isli adam gördüğümüzde “Acaba bu da mı vali?” diye bakınıyoruz.
            Şimdi onlara çay demleme görevi de verilmiş.
            “Çayınızı şekerinizi alın, ev ziyaretlerine gidin. Çayı da siz demleyeceksiniz ha!”
            “Üç demli çay daha sayın valim!” seslerini duyar gibiyiz.
            Ahir zaman valilerinden hızını alamayanlar da Cumhuriyet’e ve Atatürk’e toslayarak prim yapmaya çalışıyorlar.
            Mesela birisi “19 Mayıs gösterileri kaldırılsın” dedikten beş gün sonra hukukun eliyle kaldırılıp merkezin rafına konuldu. Kömürcüyü de oraya koymuşlar. Giderken “Her genç kızın başına gelir” diyerek kaderine rıza göstermişti.
            Bir de “vaiz” valiler çıktı.
            O da serhat şehrimizden ses veriyor:
            “Asıl karne mahşer gününde verilen karnedir!”
            Karne dağıtacağı okulu da kendisi seçmiş:
            İmam Hatip Lisesi.
            Demiş ki hazret:
             “Karneler hiç önemli değildir arkadaşlar. Esas karne insanın mahşer gününde alacağı karnedir. Onun için bu karneleri de, bu hayatınızı da, bu sınıflarınızı, bu eğitiminizi de buna göre yönlendirin. Dünya ve ahirette de birer hedefiniz olsun ve hedefinizi büyük tutun. Hedefe ulaşmak için var gücünüzle çalışın. Hırsla azmi, birbirinden ayırın. Hırslı olmayın, azimli olun.”
            Eh, sayın Diyanet İşleri Başkanı, kuruluş kanununda belirtilen “toplumu aydınlatma görevi”ni sen yapamazsan başkaları yapar. Sen de orada sarığınla cüppenle oturup kalırsın!
            Ne günlere kaldık!
            Valiler vaiz, imamlar hastahane müdürü!
            Akıl sağlığımız Allah’a emanet.        

Hiç yorum yok: