29 Aralık 2010 Çarşamba

İSTİKLALİMİZ KİMLERE EMANET!


Başbakan söyledi: 2011 yılı Türkiye’de “Akif Yılı” olacakmış.
Çok yerinde bir karar. Alkışlıyoruz.
O, sadece İstiklal Marşı’mızın şairi değil, aynı zamanda milli idraki seslendiren bir düşünce adamıdır.
Büyük bir vatanperver, iyi bir Müslümandır.
Kur’anı yorumlayabilecek kadar yetkin ve  engin bir şahsiyettir.
Hep,“Sadr-ı islâm”a dönmeyi savundu ve istedi.
İslamiyet’i temel ve asli kaynaklarına inerek yeniden yorumlamak, oradan ilham alarak geleceğe seslenmek, ilahi gerçeğin üzerindeki örtüyü kaldırarak dine bulaştırılmış bid’at ve hurafeleri temizlemekti amacı.
“Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı” diyordu.
Bu görüşleri, zamane ulemasının kabulleriyle örtüşmediği için kendisini reformist olmakla suçlayanlar oldu.
Yüzyıllar önce yazılmış eserlerle günün ihtiyaçlarına cevap verilemeyeceğini her söylediğinde zamane softalarının “zındıklık” suçlamalarına maruz kaldı.
O, yine de  genel kabullere itibar etmeden, inandığını ve doğru bildiğini korkmadan haykırdı.
Akif gibi yaşadı.
Yaptıkları ve yazdıklarıyla gönlümüze nakışlandı.
Atatürk de Akif gibi asrın idrakine söyletmek istiyordu islamı; Kur’anı o nedenle tercüme ettirdi, hadis külliyatını o nedenle bastırdı.
O’nu da sevmediler.
Atatürk’le Akif arasında kaderin ördüğü ilginç bir bağ var:
Biri istiklalimizi kazandı, diğeri marşını yazdı.                                
Türk milleti ikisini de tükenmez bir minnet borcuyla sevdi ve andı.
 “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırtmasın” niyazı Akif’e, istiklali koruma kararlılığı Atatürk’e aitti.
İkisinin de Ruhu Şad olsun.
Marş duruyor ama, kararlılık nerede?!!!
Dışarıdan gelen telkinlerle milli duruşlar terk edilip, bekamızın teminatı olan kahraman ordumuz ufalanmaya çalışılıyorken!!!
Yine de;
İstiklalimizin marşını yazan milli şairimizle, istiklalimizi kazandıran milli kahramanımızı aynı günde anıyor olmamız güzel bir tesadüf.
Ne yazık ki iktidarın valisi bu güzel tesadüfe kapkara bir gölge düşürdü.
27 Aralık 1936 büyük şairimizin ölüm tarihidir.
27 Aralık 2010 tarihi de Atatürk’ün Ankara’ya gelişlerinin 91. Yıldönümü.
Günün  anısına 78 yıldır düzenlenen geleneksel Atatürk koşusu  güzergah tayin edilmemesi nedeniyle ilk defa bu iktidarın emriyle iptal edildi.
Kurtardığı ülkenin, kurduğu cumhuriyetin, başkent yaptığı ilin valisi O’na 5 kilometrelik güzergahı çok gördü. Hem de akıldışı bir gerekçeyle.
Neymiş? Bu koşu trafiği aksatıyormuş.
Vali  Yüksel’in kelime, cümle ve imla hatalarıyla dolu yazılı açıklamasında anlatılmaya çalışılan mazeret buydu.
Ne yalan söyleyim;  ben bu valiyi bazılarına göre biraz daha farklı bir konumda görürdüm.
Kömürcü meslektaşlarıyla  aynı safa düşmesine üzüldüm.
Emrin yukarılardan geldiğini bilmeme rağmen üzüldüm.
İstiklalimizi kazanan kahramana 5 kilometrelik güzergahı çok gören zihniyet, istiklalimizin marşını yazan milli şairimize bir yılı tahsis ederek minnet borcunu ödüyor.
Bu ülkenin kurtarıcısına olan minnet borçlarını da “güzergahım yok” diyerek.
Biraz vicdan!
İstiklalimiz bunlara emanetse, Allah istikbalimizi korusun!

Hiç yorum yok: