8 Aralık 2010 Çarşamba

PARASIZ KÖMÜRLE ZEHİR SOLUMAK…

Hafta başında Erzurum’da idim. Orası benim memleketim. Akraba ve dostlar arasında geçirdiğim birkaç gün boyunca şehrin havasını soludum. Bunu iki anlamda ifade ediyorum. Şehrin sosyal, kültürel ve iktisadi havasıyla soluduğu isli ve zehirli hava birbirine karışmış. Önümüzdeki yıl yapılacak kış oyunları dolayısıyla hummalı bir faaliyet var. Üniversite olimpiyatları için şehir gelinlik kız gibi süsleniyor. Büyük paralar harcanarak görkemli spor tesisleri yapılmış. Dünyanın en yüksek atlama kulelerinden birisi Erzurum’da inşa edilmiş. 27 Ocak-6 Şubat tarihleri arasında burada uluslararası bir kış festivali yaşanacak. Şimdiden bütün oteller, resmi kuruluşlara ait sosyal tesisler dolmuş. Açıkta kalacak misafirlerin ise evlerde ağırlanması düşünülüyor. Kış için güzel bir tatil düşleyenlere Erzurum’u tavsiye edebilirim.

Bunlar iyi de; Erzurum kış mevsimine girerken zehir soluyor. İktidarın fakir-fukaraya, garip-gurebaya parasız dağıttığı isli kömürün faturası yaygın hastalık ve ölümlerle karşımıza çıkacak gibi görünüyor. Hem de Sağlık Bakanı’nın memleketinde. Palandöken’den aşağı bakıldığında şehri bir is tabakasının altında kaybolmuş görüyorsunuz. Yollarda yürürken nefesiniz tıkanıyor. Attığınız her adımda kükürt oranı yüksek zehirli havayı ciğerlerinize çekiyorsunuz. İnsan sağlığı büyük tehdit altında. O kadar ki, kitlesel ölümler bile beklenebilir. Doğalgaz faturalarından yılgın halk kaloriferli konutlarda bile bu kalitesiz kömürü yakarak ısınıyor. Başta valilik olmak üzere, Belediyeler, sağlık ve çevre kuruluşları büyük bir duyarsızlık içinde duruma seyirci kalıyorlar.
Belediye hizmetleri yetersiz. Halk, belediye başkanlarından memnun olmadığını her fırsatta ifade ediyor. Özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı ile ilgili şikayetler doruğa ulaşmış durumda. 20 trilyon civarında bir para harcanarak yaptırılan yer altı otoparkının inşaatı sırasında su kaynakları kaybolmuş, ya da başka yerlere kaymış. Pek çok çeşme kurumuş. Şehir suyu içilemez durumda. Musluklardan kir akıyor. Otopark ise, yapımı için harcanan bunca paraya rağmen pek rağbet görmemiş.

Halkın ekonomik durumu iyi olmamasına rağmen tam anlamıyla bir siyasal paradoks yaşanıyor. Halinden memnun olmayan kitlelerin muhalefet partilerinde kümelenmeleri beklenirken, bunun tersi oluyor. Referandumda yüzde 87 oranında evet oyu veren halk AKP saflarındaki konumunu koruyor. Zehir soluyor, musluklarından kirli sular akıyor, geçim zorluğu çekiyor ama halinden şikayet etmiyor. Çoğunlukla böyle. Konuştuğunuz insanlar iktidardan memnuniyetlerini şu sözlerle ifade ediyorlar: “Yiyeceğimizi ve yakacağımızı ayağımıza kadar, hem de parasız gönderiyorlar. Ekmediğimiz tarlalarımıza bedel ödüyorlar. Çocuklarımıza aylık veriyorlar. Bundan iyi hükümet mi olur?”

Anlaşılan o ki AKP halkın yoksulluğundan nemalanıyor. İsteyerek işsiz ve yoksul bırakılan halk birkaç kilo nohut mercimek ve birkaç torba isli kömüre mahkum edilmiş. Zehirleyenler de, zehirlenenler de, musluklarından kirli su akıtanlar da akıtılanlar da hallerinden memnun görünüyorlar. Muhalefet deseniz, şehirdeki ikinci güçlü parti MHP, iktidarı silkelemek yerine, ebcet hesabıyla oy toplamanın peşinde. Ülkücülere talimat verilmiş. İlkokuldan, ortaokuldan üçer beşer arkadaşınızı parti saflarına kazandırın diye. Bu yöntemle iktidar olacaklarına inanıyorlar.

Memleketimden insan manzaraları beni şaşırtmadı. Erzurum halkı kanaatkar. Dini inançlarına bağlı ve kaderci. İktidar da bu olguyu çok iyi kullanıyor. Dini istismar edenler, samimi dindarların sırtından iktidar olmanın keyfini sürüyorlar. Alan memnun, satan memnun. Aldatan memnun, aldatılan memnun. Bize de kaygısı düşüyor.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

pagerank buy seo backlink service backlinks software